Dem dem dem si si si…

Dem dem dem si si si…

Birol Kutkan, Nisan 2021 – Ankara

Tabi böyle okuyunca sizler kaleden çıkıp düşmanının üzerine atılmak için içi heyecan dolu askerleri falan gördünüz bir an gözünüzün önünde. Yok ya!.. Bizim çocuklar onlar. Kolej’le maça gidiyorlar. Hentbol maçına…

Kapıları pirinç tutamaklı ve bizlere o dönem açması kapaması zorluk çıkaran okulun giriş kapısı hep bir kale azameti taşırdı. Bizler küçücüktük, kapı da bir o kadar ağır. Kapıda öyle selam veren nöbetçiler de yok tabi. Kim var? Ya şişman Muhittin Abi ya da pek sevilmeyen öğrenci düşmanı Akif. Muhittin Abi, çok idareyle ters düşmese de onunla anlaşmak mümkün oluyordu, severdi bizi. Bilirdi çocuk olduğumuzu, bilirdi öğrencinin dertlerini. Akif, öyle mi? Öğrenci tabiriyle “ispiyoncu, idarenin adamı”. Özetle sevimsizdi, belki değildi ama o kafalarda başka bir şey uyandırmıyordu bizde. Akif Abi’yi(*) en çok okuldan kaçacağımız zaman çok severdik. Güzel adamdı o…

O muhteşem kalabalığın önünde giden yetkililerse “Üçler” tabi, üçüncü sınıf abiler. Bu okulun her zaman dikkat edilmesi gereken bir kuralıdır. Ne olacaksa olsun saflar yerini bilir: Üçler, ikiler ve birler… Buna zaman zaman korku, zaman zaman gereklilik olarak bakmanın ötesinde, ne olduğunu bilmeden kabullenilmiş bir disiplin vardır. Bu disiplin, zaman içinde saygıya dönüşür ve ise başlasanız hatta emekli olsanız dahi sizi şekillendiren bir davranış olur. Üst dönem görür kendinizi bir toparlar, bütün saygınızla hürmet eder; alt dönem görürsünüz gözünüzde bir hinlik, dilinizde bir sevecenlik olur istemsiz.

Önde “üçler”, yanlarda amigolar, Eskişehir’in en önemli caddelerinden birini zaman zaman işgal ederek “Kapalı”ya doğru yola çıkardık. Gar Kavşağı’ndan başlayıp Sakarbaşı Kavşağı’na kadar uzayan Atatürk Caddesi çok şahit olmuştur bu manzaraya. 70’li yıllardan bu yana bu cadde, bu sokaklar “Mesleklilerin” kalabalıklarını çok taşımıştır. Öncesini sonrasını pek bilmesem de bizim dönemlerimizde en çok da Sağlık Meslek Lisesi için aşındırılmıştır o yollar.

Dediğim gibi bir ordu edası vardır üzerimizde. Sokakların ışığını sarı sarı parlayan düğmelerin şavkı verir sanırdık. Vakur ve güçlü bir duruş. Başlar dik, omuzlar kabarık, yanlarda ritmik bir şekilde sallanan kollar, bu kollara eşlik eden sıkılmış yumruklar. Hele ki bir de hava kışsa ve paltoluysak, of ki off… Sanırsınız “Ondörtlüler” yürüyor o sokakları, öyle bir ihtişam…

Dilimizde o cadde sakinlerinin kimini heyecanla, kimini öfkeyle camlara taşıyan “Demiryolu Marşı”. Sevenleri görürdük, alkışlar çınlardı pencerelerden. Sağ taraf lojmanlar onları normal kabul ederdik, onlar bizden zaten. Sol taraftaki apartmanlardan yükselen sesler moralimizi artırır, daha bir gür sesle söylerdik marşı, ayaklar daha sert vurulurdu kaldırıma. Birkaç da yaşıtımız kız varsa sokaklarda sesler daha bir yanıklaşır, marş yerini adeta serenata bırakırdı. Kimimiz Müslüm, kimimiz Ferdi olurdu o an.

Herkes sanırdı ki bütün izleyenler kendisine bakıyor. O yüzden ayrı bir dikkat gösterirdik her hareketimize. Kendi kişisel durumumuzdan önce korumamız gereken okulumuzun onuru vardı. Küçük muzipliklerin ötesine izin vermeyen bu disiplin, çocuk çılgınlıklarımızı da dizginlerdi.

Amigonun gür bir sesle başlattığı marş, kalabalığın tekrarıyla bir coşkuya dönüşürdü: “Tekerleğe kanat taktık, Dağları deldik yardık, Kendi öz gücümüzle yurdu rayla donattık…” Zaman zaman marşımızı Onuncu Yıl Marşı, Eskişehir Marşı da takip ederdi çok gaza gelirsek. “Eskişehir, Eskişehir yalçınkaya sarp yeri…” Bazılarımız “sarpyeri”ni “zaferi” olarak söylese de önemli olan kelimeler değil onun size yüklediği güçtü.

Araya serpiştirilen “Dem Dem Dem, Si Si Si, Demiryolu Meslek Lisesi” sloganı var ya, işte o bambaşka bir şeydi. Nasıl haykırıyorsak bunu, dönüşte herkesin sesi kısık olurdu. Sokakları inleten bu slogan, “Kapalı”yı da çınlatırdı defalarca.

Ancak, sokaklarda yükselen bu ses her zaman duyulmadığından hemen bilinirdi: Meslekliler maça gidiyor… Sanki o günleri yaşar gibi oldum yeniden. Fena gaza geldim. Heeeeeyyt!…. Bekle bizi “Kapalı”, bekle bizi “Kolej”. Meslekliler geliyor evet…

“Dem Dem Dem, Si Si Si, Demiryolu Meslek Lisesi!..”


(*) Sehven “Akif Abi” yazılmış olup “Muhittin Abi” olacaktı

Kardelen (Sayı 108-109, Ocak-Haziran 2021)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir